PROF.DR. ŞEVKET AZİZ KANSU’NUN
“ANADOLU’DA TÜRK
MÜTEFEKKİRLERİNİN COĞRAFÎ YAYILIŞI…”
ADLI MAKALESİ ÜZERİNE…
| Prof. Dr. Aziz Şevket KANSU |
Günümüzde Amasya denince akla ilk
olarak bir Osmanlı şehri gelmektedir. Fakat Amasya aynı zamanda bir Selçuklu
şehridir. Birçok abidevi Selçuklu eseri depreme ve zamana karşı koyarak
günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Sadece tarihi eserlerden mi ibarettir Amasya?
Hayır. O tarihi camilerden, medreselerden binlerce öğrenci hocalığa geçiş yapmış
ve Türk-İslam medeniyetine iz bırakan önemli eserler oluşturmuşlardır. Amasya’yı
bu mütefekkirler ve devlet adamlarından ayrı düşünmemek gerekir.
Son zamanlarda sosyal medyada dolaşan
bir paylaşım dikkatimizi çekti. Yazının aslının bir makale olduğunu öğrenip
makalenin aslına ulaştık. Makale Prof.Dr. Şevket Aziz KANSU tarafından yazılmış
ve kurucusu olduğu Ankara Üniversitesi’nin Dil tarih ve Coğrafya Fakültesinin
dergisinde 1942 yılında yayınlanmış. Makalenin İsmi “ANADOLU’DA TÜRK
MÜTEFEKKİRLERİNİN COĞRAFÎ YAYILIŞI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA”dır. Makalenin yazılış amacı Anadolu’da
Osmanlı döneminde mütefekkir (düşünce adamı) yetiştiren özel bölgeler var
mıdır? Varsa bu âlimlerin bu bölgelerden çıkma nedenleri nelerdir?
Böyle bir makalenin varlığı Amasya tarihi üstüne kafa
yoran bizleri heyecanlandırdı. Anadolu’daki şehirlerin kültürümüze yaptığı
katkının bir nevi iller arası karşılaştırması idi bu. Böyle bir karşılaştırma
daha önce de zihnimizde belirmişti. Ve zihnimizde dört şehir ön plana çıkmıştı.
Karşılaştırma Osmanlı döneminde olduğu için 3 Osmanlı başkenti İstanbul, Edirne
ve Bursa mutlaka listenin başlarında olmalı idi. Amasya da hemen onların
peşinde. Ama Şevket Kansu bir de mütefekkir sayılarını şehirlerin nüfusuna göre
(100.000 kişiye düşen mütefekkir
Yazar makalenin
sonunda bu listeyi tarihî, sosyolojik ve kültürel nedenleri ile de açıklamaya
çalıştığına şahit oluyoruz. Bunu da
Osmanlı İmparatorluğu’nun temelini oluşturan Anadolu Selçuklu Devletinde
aramaktadır. Dayanağı da Fuat Köprülü Hocada aramaktadır. “Nitekim
Profesör Fuad Köprülü Osmanlı imparatorluğunun dayangacı olan Anadolu Selçuklularının
politik, sosyal, ekonomik ve kültürel bünyesi üzerinde ilgi ve vukufla
durmuştur. Fuad Köprülü bize XIII. asırda Anadolu Türk sosyetesinin iş taksimi
ve İktisadî inkişaf bakımından aşağı Orta çağın en ileri sosyetelerinden biri
olduğunun kaydetmekte ve Selçuklular devrinde Anadolu’nun kültür bakımından da
yüksek bir seviyeye eriştiğini her camiye bağlı ve çocuklara yazma ve okutma
öğreten sıbyan mekteplerinden başka her tarafta medreselerin de kurulduğunu
zikretmektedir. Bilhassa Moğol istilâsından sonra şarkın takalarından gelmiş
olan birçok âlim, şâir, sufilerin Anadolu’da yerleşmeleri, Anadolu’da zihnî
faaliyeti şiddetlendirmiş ve Selçuk medreselerine lâyik oldukları şöhreti
kazandırmıştı. Osmanlı devrinde Anadolu’nun en kesif mütefekkir yetiştiren
bölgeleri Anadolu Selçuklarının tesirlerine maruz olan bölgeler olarak
görünmesi de dikkatimizi çekmektedir.”
Bu noktadan itibaren Amasya üzerinde yoğunlaşacağız. Amasya üzerine
araştırma yapan ve Amasya’nın antik çağdan itibaren gelişimini bilenler
tarafından makale sonucunda ortaya çıkan durum bizleri çok şaşırtmadı. Ama 3 Osmanlı
başkenti arasından sıyrılarak hem de onlara
önemli bir fark atarak 1.liğe yerleşmesi “ne yalan söyleyelim” bizi bile
şaşırttı. Tespitlerimize gelince; Bu noktada bizce de yazarın Selçuklular ve
Moğol İstilasının önünden kaçan Orta Asya mütefekkirleri tespiti oldukça kayda
değerdir. Yazarın gittiği noktadan gidersek şu sonuca
ulaşabiliriz. Amasya, Anadolu Selçuklular zamanında birçok Anadolu şehri gibi
ilim merkezi idi. Ama bu ilim merkezini diğerlerinin önüne geçiren Sultan Alaattin
Keykubad’ın sağ kolu Halifet Gazi’dir. Anadolu’nun en kudretli komutanı olan
Halifet Gazi şehri çok kaliteli medreseler ve ilim adamları ile doldurdu. Halifet
Gazinin ömrünün son yıllarını Erzurum Valisi olarak tamamlaması, Erzurum’un ise
İran coğrafyasından kaçan Harzemşahların ilk
durağı olması Halifet Gazinin bu ilim adamlarını kendi şehrine,
medresesinin olduğu şehre yönlendirmiş olma ihtimali oldukça kuvvetlidir.
Böylece mütefekkirlerin Amasya’da zaten var olan ilmi
birikimi daha da arttırdığı söylenebilir. Bunların başında da Moğolların
önünden kaçan Harzem ilim adamlarından Hekim Bereket’i örnek
gösterebiliriz. Hekim Bereket’in Oğuz Türkçesi
ile yazmış olduğu tıp kitapları sayesinde Şerafettin Sabuncuoğlu’na kadar gelen
ciddi bir tıp birikimi Amasya’da oluşmuştur. Ve 50 adet Amasyalı
mütefekkirlerin içinde ciddi bir oranda hekim olduğu da muhakkaktır. (Yazarın
908 adet mütefekkirin ismi, mesleği, yaşadığı tarih ve illere göre dağılımını gösteren bir tabloya
ulaşamadık. Bu tabloya ulaşsa idik hangi illerde hangi tarihlerde ve hangi
branşlarda ilim adamlarının yoğunlaştığını anlar ve ona göre tarihsel bir
değerlendirme yapabilirdik)
Amasya Anadolu Selçuklu
Devletinin yıkılmasından takriben 100 yıl sonra 1.Mehmed ile tekrar yükselişe
geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü olduğu dönemlerde Amasya’da en
parlak günlerini yaşamıştır. 908 mütefekkirin büyük çoğunluğunun da bu dönemde yaşamış
olma ihtimali yüksektir. Daha sonra Osmanlı ve Amasya’nın ışığının sönmesi
paralellik göstermektedir. Fakat Amasya’nın ilim merkezi olma özelliğini devam
ettirmesi ile bu listeye Cumhuriyetin ilanına kadar tek-tük eklemeler yapmış
olması muhtemeldir.
Sonuç olarak: Bu makalede hepimize öğretilen,
bildiğimiz fakat aslında zannettiğimizden daha da çok olan Amasya’nın ilmi derinliğidir.
Üstümüze düşen görev bu derinliği daha iyi ortaya çıkarıp Amasyalı gençlere
örnekler sunmaktır. Amasya’nın Anadolu kültüründeki ağırlığını Osmanlıdan
Selçukluya, Selçukludan Mithiridatlara kadar uzandığını anlamamız gerekmektedir.
Amasya tarihini cami, medrese, han ve hamamlardan ibaret saymaktan öte bu
yapıları yaptıranları, bu yapıların yapılmasını sağlayan sistemi anlamak daha
önemlidir diye düşünmekteyiz. Ülke olarak tarih deyince ilk aklımıza gelen
savaş ve fetihlerdir. Bu yüzden II.Bayezid’e tarih sayfalarında babası ve
oğluna göre daha az yer verildiğini görürsünüz. Çünkü tarih kitapları Bayezid’in
çıkardığı tarihin ilk tüketici haklarını koruma kanunu olan “Bursa Şehir
Fermanını” yazmazlar. Belki de o derinliğin anlaşılmasını istemezler. Son
zamanlarda rahmetli Fuat Sezgin hocanın teşvikleri ile bu yöne Türk-İslam
kültür ve sanatına yoğunlaşan ilgimizi Amasya özeline mercek tutarak Amasya’nın
değerlerini kültür ve sanatımıza yaptığı katkıları ortaya koymak en önemli
görevimizdir.
HALİFET
GAZİ:
Bulunduğu görevler: Sinop sahil muhafaza emirliği, Amasya ve
Erzurum Valiliği
Halifet Gazi, Türkiye Selçukluları zamanında yaşamış ve onlara idari, kültürel ve askeri
alanlarda önemli hizmetlerde bulunmuştur. Onun bu hizmetlerini, 1. Gıyasü'd-din Keyhüsrev, I. İzzü'd-din Keykavus ve I.Alaü'd-din
Keykubad gibi üç farklı hükümdar döneminde
de sürdürmüş olması başarılı bir kişi olduğunu göstermektedir. Bir vali olmasına rağmen onun kültürel
faaliyetlere de girmiş olması belli kültürel alt yapısının ve bilge bir kişiliğinin olduğunu göstermektedir.
Nitekim Amasya'da yaptırdığı medrese ve bu
medreseye düzenlettirdiği vakfiye bu duruma verdiği önemi göstermektedir. Bütün bunlardan Halifet Gazi'nin Türkiye Selçukluları döneminde yaşamış askeri ve idari hizmetlerinin yanında
kültürel
ve sosyal faaliyetlerle de Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında rol oynayan önemli şahsiyetlerden birisi olduğu anlaşılmaktadır.
1- Makalenin aslına ulaşmak için:
http://dtcfdergisi.ankara.edu.tr/in
dex.php/dtcf/article/view/2821/2323
Mehmet Emir GÜLTEKİN
AMASYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder